Uzm. Dr. Suat Arusan

Uzm. Dr. Suat Arusan

DOĞAL HAYAT KLİNİĞİ KURUCU HEKİMİ RAHMETLİ DAVA ADAMI
Dr. SUAT ARUSAN

Manisa’nın eşrafından İbrahim ve Ayşe Arusan çiftinin üç erkek evladının ortancası olup 1952 yılında Manisa Topçu Asım Mahallesinde dünyaya geldi. İlk tahsilini Saruhan Bey ilkokulunda, orta okulu İzmir Türk Kolejinde, Lise tahsilini Manisa Lisesinde tamamladı. 1974 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Aynı üniversitenin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları dalında dört yıl ihtisas yaparak uzman hekim olmuştur.

Suat Arusan, toplumcu düşünen, toplumun refahı ve huzurunu arzulayan, bu amaçla çırpınan, çabalayan, yardımı seven, Mehmetçiğin davasını dava edinen ülkü sahibi bir insandı. Doğuştan gelen bu özelliği gençlik yıllarından itibaren dışa vurmaya başlamıştı.

Manisa Yüksek Tahsil ve Üniversiteliler Derneği kurucu üyesiydi. Bu dernek vasıtasıyla ortaokul ve lisede bütünlemeye kalan ve üniversite sınavlarına girecek öğrencilere, Alirıza Çevik İlkokulu ve Endüstri Meslek Lisesinde düzenledikleri kurslarda dernek arkadaşlarıyla ücretsiz dersler verirdi. Halkın bilgisini bilince dönüştürmek ve toplumcu düşüncenin gelişimine hizmet etmek amacıyla dernek aracılığıyla konferanslar düzenlemekteydiler. Bu konferanslara Necip Fazıl Kısa Kürek gibi önemli şahsiyetleri konuşmacı olarak getiriyorlardı. Necip Fazıl’ı otelden alıp Fatih Nikah Salonunun olduğu yerdeki salona gelirlerken, Üstadın, ‘salon nasıl’ sorusuna Necip Fazıl’ı bile düşündüren; ‘öyle ıssız ki, ayak basacak yer yok’ şeklindeki sıra dışı zekasının ürünü bu derin ifadesi hatıralarımızdaki seçkin yerini muhafaza etmektedir. Arusan’ın bu belirgin şekilde dışa yansıyan Müslüman Türk kimliği, İslam ve Türk düşmanlarının zaman zaman saldırılarına maruz kalmasına da sebep olmuştur.

Dr. Arusan, 1980 yılında Manisa’da açtığı muayenehanesinde çocuk hekimi olarak hizmet vermeye başladı. Annesinin isteği üzerine uzun süre her perşembe günü maddi imkanı olmayan ailelerin çocuklarını ücretsiz muayene etti. Hasta çocukların enjeksiyonlarını da ailelere külfet olmaması, sorun yaşamamaları için bizzat kendisi yapardı. O yıllarda Manisa da Dr. Suat dışında bir tane daha çocuk hekimi vardı ve akşamları çocuk üzerine hizmet veren hiçbir hastane olmadığından acil hasta olan çocuklar akşamları hatta gece yarısı Dr. Suat’a getirilirdi. Çocuk hastalıkları ihmale ve geciktirilmeye gelmez diyerek hiçbir hastayı hangi saat olursa olsun geri çevirmediği gibi, maddi durumu yetersiz olan ailelerden 25 yıllık çocuk hekimliği süresince hiçbir şekilde para almadığını Manisalılar ve onu tanıyanlar iyi bilirdi.

1984 yılında ‘Çocuk Hastalıklarında Ayırıcı Tanı’ adıyla bir kitap yayınladı. Zor şartlarda İstanbul Süleymaniye Kütüphanesinden mikro filmlerini temin ettiği “Beklenen Mehdinin Alametleri” ile ‘’ Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri ‘’isimli 2 kitabı Merhum Müşerref Gözcü Hoca ile tercüme edip yayın hayatına kazandırdı. Manisa E Tv Kanalında her hafta, Evrensel Diyalektik adında sağlık, din ve entelektüel konularda kendi programını uzun yıllar devam ettirdi.

Dr. Suat Arusan, derin düşünen, ileri görüşlü, çok okuyan, gösterişsiz, sade ve mütevazi yaşayan, keskin zekâlı, sağlam itikatlı iyi bir Müslüman ve tabi ki iyi bir hekim idi. 25 yıllık çocuk hekimliği döneminde çocukların doğal beslenmesi konusunda hastalarını bilgilendirir, anne sütü döneminde özellikle sonradan türeyen mamaları yasaklar, Türkiye de Hıfzı sıhhada üretilen Refik Saydam aşıları kaldırılıp yurt dışından getirilen ithal aşılara güvenmediği için 80 li yıllarda çocuklara aşı yapmayı da bırakmıştı. O yıllarda adını kitaplardan duyduğumuz otizm vakalarındaki artışın muhtemel sebeplerinin başında, ithal aşıların olduğunu yıllar sonra kendisi televizyon programlarında anlatmıştır.

Girişimci ve sorgulayıcı yanı güçlü olan Dr. Arusan, çocuk hekimi olmasına rağmen, yetişkin insanlarda kronik hastalıkların çoğalması, doktor ve hastane sayısı artarken her geçen gün hasta sayısının çok daha fazla artması, kronik hastalıkların iyileşmeyip sürekli ilaç içmek zorunda kalınması, tüp bebek merkezlerinin artışı gibi sorunları fark ederek cevap aramaya başladı.

Başta Nebevi Tıbbı ve İbni Sina’nın tıbbi uygulamaları konusunda araştırmalar yaparak her zaman doğallığı seven Dr. Arusan, 2006 yılında Doğal Hayat Kliniğini hizmete açarak geleneksel tedaviler yapmaya başladı. Böylece, Manisa’da ve Türkiye’de bir ilki başlatmış oldu.

Dr. Suat Arusan, 2006 yılında Kanal 1 muhabir programına konuk olarak ilk ulusal tv programına katıldı. İlgi çeken sülük tedavisi konusu Kanal 7 tarafından far edilerek ana haber bülteninde yayınlandı. Akabinde Dr. Arusan Doğal Hayat Kliniği Türkiye de ses getirerek Manisa da taksiler, lokantalar, oteller de bu bereketten nasipleniyordu.

Doğu tıbbı yani bir başka deyişle geleneksel tıp konularında, özellikle sülük ve hacamat tedavileri ile ilgili birçok televizyon programına katılarak, bu tedavilerin ülkemizde duyurulmasını sağladı. Dr. Arusan, Manisa dışında tüm Türkiye de sevilen ve tanınan bir hekim olmaya başlarken, ortadoks tıpçılarının ve tabip odasının hedefi haline geldi.

Modern tıbbın endüstrileştiğini, insanları gıda sanayisiyle hasta eden ve sürekli ilaç içmeye mahkum ederek para kazanmayı hedefleyen bir sistem olduğunu, televizyon programlarında cesurca haykıran Dr. Arusan’ın Manisa da açtığı kliniği maalesef mühürlenerek kapatılmıştı.

Davasına sadık, kararlı ve doğru bildiği konuda son derece inatçı olan Arusan mühürleri açarak sülük ve hacamat gibi geleneksel tedavilerini yapmaya devam etti. Bu nedenle tabip odasından 6 ay doktorluktan men cezası aldı. O yine yılmadı, sağlık müdürlüğü ve bakanlığa yazılar yazdı, görüşmelere gitti, çalmadığı bürokrat kapısı kalmadı..

Tanınan, sevilen, saygın bir çocuk hekimi iken, kliniği mühürlenen, doktorluktan men cezası alan biri oldu. Manisa’nın geleceğini planlamakla görevli seçilmişler ve atanmışlar, zor döneminde baş ağrısı olarak gördüler onu.. Yardımcı olmak, önünü açmak ve yaptıklarını Manisa için markaya dönüştürmek şöyle dursun, engel olmayı marifet bildiler. Meseleye bir kişinin sorunu olarak baktılar, Peygamber tıbbını, tarihimizdeki tıp şahsiyetlerimizin mirasını göremediler..

Konuyu mahkemeye taşıyan Dr. Arusan, Türkiye nin birçok ilinden hastanın geldiği yoğun şekilde çalışan kliniğinde 2 yıl süresince tek başına kaldı. Mahkemeden istediği sonucu alamayan, hiçbir destek görmeyen, Manisa’nın yerlisi ve Manisa sevdalısı bu sıra dışı özel insan, Manisa’ya küstürüldü.
Buhranlı günlerinde Dr. Suat Arusan’ı yalnız bırakmayan dostlarından biri olan Mustafa Pala şöyle anlatıyor;

Bu olmazların içinde Allah’ın bana bir mesajı var, Allah bana diyor ki; “sünnete uy!”.

O ne demek anlamadım?
-Bak kardeşim! Hz. Resul (S.A.V.), Allah’ın çağrısını tebliğ ediyordu, davasına inanmıştı ve Mekke müşriklerinin her türlü zorluğuna katlandı. Sonrasında Allah’ın izni ve yardımıyla Medine’ye hicret etti. Bizim bu davamızın milletimize, ülkemize yararından bir şüphemiz var mı, yok. Ülkemin ve halkımın buna ihtiyacı var mı, var. Ben emekliliğini hak etmiş bir hekimim, mesleğimi icra edebilirim hatta mesleğimi icra etmesem de Allah’ın verdiği varlık, bana ve aileme yeter. Ama asla vaz geçmeyeceğim, şüheda vazgeçmediği için bu vatan bizim, bu farkındalıktan sonra vazgeçersem vatanıma ihanet etmiş olurum ve mahşerde bunun hesabını veremem, bu bana Allah’ın verdiği bir vazife! Vazifemden vazgeçmem, vaz geçemem…
-Peki, aklından ne geçiyor Doktor?
-Hicret edeceğim, hicret! Sünnete, Allah’ın emrine uyacağım. Tıpkı Hz. Muhammed S.A.V. gibi davamdan dönmeyeceğim.
-Peki nereye hicret edeceksin doktor?

Ankara’ya gideceğim, bu sağır sultanların gözünün önünden, kulağının dibinden haykıracağım davamı ve bir daha da Manisa’ya asla dönmeyeceğim, herkese, her şeye kırgınım…
Gözleri dolu dolu oldu ama savaşa giden bir kahraman gibi gururluydu, sıkıntıları sona ermiş, çaresizlik çareye dönüşmüştü.

Dr. Arusan dediğini yaptı, 11 Nisan 2009 da Manisa klinikteki cihazları ve mefruşatı kamyonlara yükleyip, birlikte olmak isteyen personelini de alarak Ankara’ya uğurlayışımız mahşere kadar kapanmayacak hicran yaramızı oluşturacağını bilemezdik.

Ankara İncek semtine taşıdığı Doğal Hayat Polikliniğinde hasta kabulüne başladı. İnsan nereye giderse gitsin, her yere iki şeyi ile gidermiş; ‘sorunları ve kaderiyle’!… Öyle de oldu! Tebdil-i mekânın ferahlığı uzun sürmedi. Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün ‘faaliyetleri durdurma yazısı’ ve Tabipler Odasının ‘Dr. Arusan’a ikinci kez 6 ay meslekten men cezası verildi. Üçüncü kez ceza alması halinde meslekten ömür boyu men edileceğini bile bile tıpkı ‘tahta kılıçlı Spartaküs ‘ gibi savaşmaya devam etti..

Dr. Arusan, ‘hekimlik sanattır ve hikmet sözünden gelir, adı ne doktor ne de tabiptir. Bizim kelimelerimiz bozuldu, kelimeler manaları, manalar cümleleri bozdu sonunda hikmeti kaybettik’ derdi. Hukuk ve tıp alanında yapılan tahribatı anlatır ve öfkeyle: Bu ülkede yürekli bir Hâkim çıkıp; “Roma hukukuyla karar verdiriyorsunuz” deyip Adalet Bakanlığının önünde cübbesini yakmadı. Ama bu davamda muvaffak olamazsam, beyaz önlüğümü Sağlık Bakanlığının önünde yakmazsam adam değilim, diye haykırırdı.
Bu arada tedavileri ilginç bulan Televizyon kanallarından program teklifleri ardı ardına gelmeye başladı. Bıkmadan usanmadan anlattı, anlattı, anlattı…

Bir yandan yasaklanıyor ceza alıyor, diğer yandan televizyon programlarına devam ediyor, mahkeme süreçlerini üst mahkemelere bölge idari mahkemelerine ve en sonunda Danıştaya avukatlar aracılığı ile taşıyarak çare arıyordu. Bir kısım televizyon ve basın organları Dr. Arusanın anlattığı tedavileri küçümseyerek, aşağılayarak ve hor görerek karikatürize ettiler, sülüklerin efendisi gibi absürt tanımlamalarla saldırmayı seçtiler.

Nihayet Danıştay duruşma gününü bildirdi. Dr. Arusan murafalı yapılmasını talep ederek duruşmaya bizzat katıldı. Geleneksel tedavilerle ile ilgili, başta sülük ve hacamat yöntemlerinin tarihteki yeri, bilimsel yayın ve makaleler Avrupa ve dünyada uygulanan ülkeler ve bu ülkelerdeki yasal durumlarından müteşekkil kapsamlı bir dosya hazırlayıp davasını savundu.

Sağlık Bakanlığı’nın tek söylediği, ‘’ bu tedavilerin yasamızda mevzuatımızda yeri yoktur ‘’ ile sınırlı kalması neticesinde Danıştay; “yasalarda karşılığının olmaması, bu tedavilerin yanlış olduğu ve yapılamayacağı anlamına gelmez. Uygulanmakta olan tedavilerin Bakanlıkça araştırılması, araştırma sonunda tedavilerin yapılıp yapılamayacağının bilimsel olarak ortaya konulmasına ve yürütmenin durdurulmasına” karar vermesiyle dava Dr. Arusan lehine sonuçlanarak kazanılmıştı.

Dava neticesinde Danıştay ‘bu tedavilerin araştırılmasına karar verdiği için’ Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri altında “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tedaviler” birimi oluşturdu. Bu kurumun başkanı olan Dr. Zafer Kalaycı ve ekibinin 4 yıllık çalışma sonucunda Geleneksel ve Tamamlayıcı Tedaviler yönetmeliği 27.10.2014 tarih ve 29158 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Böylece 15 tane Geleneksel yöntem, tedavi kapsamına alındı, yasal bir zemin oluşturularak bu yöntemlerin eğitim alan hekimler tarafından yapılması sağlandı.

Bu süreçten sonra Dr. Arusan 2012 yılında İstanbul Üsküdar da 5 katlı müstakil bir klinik daha açtı. Geleneksel Tedavileri artık yasal bir sıkıntı yaşamadan 2021 Nisan ayı vefatına kadar devam ettirdi.
Davasına samimiyetle sahip çıkan, kararlı bir insan olan Dr. Suat Arusan’ın azmi, çabası, fikri takibi ve Allah’ın yardımı sayesinde, bu alanda hizmet vermek üzere yüzlerce merkez açıldı, bu merkezlerde yüzlerce hekim, binlerce sağlık çalışanı hizmet veriyor ve sayısız hasta şifa buluyor.

Peygamber Efendimiz (SAV) “sizin en hayırlınız insanlığa faydalı olandır” buyurmuştur. Bu tedaviler merdiven altından alınıp tıbbi standartlara kavuştu. Bir de bu işin sarf malzemeleri ve üretimleri de düşünülürse aliyyülâlâ bir hizmet. Bu hizmetin Dr. Suat Arusan’a sadakayı cariye olduğuna şahitlik ederek kendisine Allahtan rahmet dileriz.

Hizmet kalitemizi artırmak adına internet sitemizde çerezler kullanmaktayız. Detaylı bilgi almak için Çerez Politikası sayfamızı ve KVKK Sayfamızı inceleyebilirsiniz.